Erdoğan PAÇİN/muhabiriz.com
Nankörlük, insan ilişkilerinin en sinsi zehirlerinden biridir. Birine sunulan iyiliği, emeği ya da fedakârlığı görmezden gelmek, hatta bazen bunu küçümsemek, sadece karşı tarafı incitmekle kalmaz, aynı zamanda insanın kendi iç dünyasını da karartır. Peki, nankörlük neden bu kadar yaygın ve neden bu kadar yıkıcı?
İnsan, doğası gereği bencildir; bu, hayatta kalmak için gerekli bir içgüdü. Ancak bencillik, başkalarının katkısını yok saymaya dönüştüğünde nankörlük başlar. Bir dostun gece yarısı dinlediği dertlerin, bir ailenin yıllarca süren fedakârlıklarının ya da bir meslektaşın sessizce üstlendiği yüklerin farkına varmamak, sadece bir unutkanlık değil, bir tür ahlaki körlüktür. Nankör insan, kendisine sunulanları hak olarak görür; bu, onun hem yalnızlaşmasına hem de çevresindekilerin güvenini kaybetmesine yol açar. Toplumumuzda nankörlük bazen kültürel kodlarla da besleniyor.
“Elbette yardım edecek, bu onun görevi” gibi düşünceler, bireylerin birbirine sunduğu değeri küçümsemeye itiyor. Oysa hiçbir iyilik zorunlu değildir; her bir destek, bir seçimdir. Mesela, bir babanın çocuğuna verdiği emek, bir öğretmenin öğrencisine gösterdiği sabır ya da bir arkadaşın zor günde uzattığı el, aslında birer lütuftur. Bunları görmezden gelmek, sadece o anı değil, o bağın geleceğini de zedeler.
Nankörlüğün en acı yanı, genellikle geri dönüşü olmayan bir noktada fark edilmesi. İyilik yapan kişi bir süre sabreder, ama sonunda yorulur ve uzaklaşır. İşte o an, nankör insan yalnızlığıyla yüzleşir. Ancak bu yalnızlık bile çoğu zaman bir ders olmaz; çünkü nankörlük, özünde bir öz-farkındalık eksikliğidir. Kendi kusurlarını göremeyen, başkalarının naberini nasıl görsün?Peki, nankörlükten nasıl kurtuluruz? İlk adım, minnettarlığı bir alışkanlık haline getirmek. Küçük bir “teşekkür” bile, bir iyiliğin görünmez zincirlerini kırar. İkinci adım, empati: Karşımızdakinin ne kadar emek harcadığını anlamaya çalışmak. Ve belki en önemlisi, kendi katkılarımızı da gözden geçirmek. Çünkü nankörlük, sadece başkalarına değil, kendimize de haksızlık etmektir.
Hayat, bir iyilik döngüsüdür. Minnettarlık bu döngüyü besler, nankörlük ise kırar. Seçim bizim: Ya bu döngünün parçası oluruz ya da kendi kuyumuzu kazarız.


