Erdoğan PAÇİN/(muhabiriz.com)
Nice sultanları tahttan indirdin, nicesinin gül benzini soldurdun nicesini dönmez yola gönderdin bir ayrılık bir yoksulluk biri de ölüm…
Ne zaman bu satırların geçtiği şarkıyı dinlesem hayatın nasıl bir telaş olduğu geliyor aklıma. Hırslar, mücadeleler, sevdalar, umutlar ve daha neler neler ile uğraşan insanoğlu aslında başına yazılanın geldiğinin farkında dahi değil nedense.
Hasret çok ama çok zor bir cümle. Hasreti yaşamak ise acıların en ağırı. Para için verilen mücadeleyi insanın sevmek, af etmek ve kavuşmak için verememesi ne kadar kötü.
Çok mutlu görünmek zorunda olsan dahi insanın içinin kan ağlaması, başını alıp dağlara kaçıp avazı çıktığı kadar bağırma isteği bir canın en doğal hakkı aslında ama onun dahi kısıtlanması…
Hani şarkı sözlerinde diyor ya nice sultanları tahttan indirdi diye, insanların o tahtın hep sahibi olacağını düşünecek kadar cahil olması ne kadar acı.
Biliyorum evet biliyorum dünyanın her yerinde bir taraf mutlu, bir taraf mutlu olduğunu zannederek tiyatro yapıyor, bir taraf ise perişan bir hayatın içinde. Ama her nedense hep birileri haklı ve gerçekten haklı olanlar ise zincirlere bağlı yaşamak zorunda.
Bitmiş olanı kıskanmak, bitmesine rağmen çok geç olmasına rağmen sahiplenmeye çalışmak ne kadar saçma. Sadece para için sevdiğini gösteriyor rolü yapmak ise insanlık dışı. Ancak unutulan tek şey kendisini tahtta hisseden kralların maalesef çıplak olduklarından haberdar olmamaları da çok komik.
Prensler her ne olursa olsun omuzlarına prenseslerinden başka kimsenin baş koymasına müsaade etmez derler. Her zorluğa, her sıkıntıya ve her çaresizliğe karşı mücadele edenlerin bir gün mutlu olacağı ise çok yakın derler.
Borçlar maddi olarak biter ama para kölelerinin aldığı ah ve verdiği mutsuzluk eninde sonunda son bulur. Sultanları tahttan indiren ölüm geldiğinde insanlar geçte olsa pişmanlık duyar ve helallik ister. Helallik alabilecek durumda iken alamayacak duruma gelmek için çabalayanlar ise sadece toprağa gömüldüğüyle kalır bu kainatta.


